29 Ekim 2010 Cuma

Judith McNaught- Kusursuz (!)

   Bugün buraya nefret dökülücekti klavyemden fakat kendmi kontrol etmeyi biliyorum çok şükür. Daha güzel şeylerden bahsetmeyi yeğledim. Hazır klavyem kısmi felçli değilken, kitaplardan konuşalım bugün sevgili blog.

  Geçen okulun kütüphanesine uğradım, güzel kitaplar geldiğini duymuştum. Yıpranmış bir kitap dikkatimi çekti, '' Kusursuz'' . Judith McNaught yazarı. Kitabı falan ilgi çekici değildi, ismide nedense itici ama beni çekti kitap. Aldım elime, arka tarafını okudum. ''Hmm güzele benziyor.'' Yazdım listeye ismimi ve aldım kitabımı. Derste sıra altından hocaya yakalanmamaya çalışarak okuyorum. Normalde hocalar bir iki kere yaklaştımı pes eder kitabı bırakırdım ama bu sefer bırakasım gelmedi. Kitapların girişi sıkıcı olmaz mıydı ya? Bu kitap öyle değildi. Kısaca konusundan bahsedeyim.

  Zack Benedict diye bir aktrist, yönetmen yani ünlü bir kişilik , birde Julie Mathison diye öğretmen var baş kahramanlarda. Zack küçükken büyükannesi tarafından evden kovularak zengin hayatından çekiliyor. Kitapta böyle başlıyor. İlk olarak nedenini bilmediğimz bir şeyden ötürü büyükannesi Zack'ten nefret ediyor ve dedesi ölür ölmez onu defediyor. Zack o günden sonra kardeşleri ile bir kez iletişime geçmeye çalışıyor , oda başarısız oluyor. Bunu ilerleyen zamanlarda öğreniyoruz. Julie ise küçükken terkedilmiş bir çocukmuş. Profesyonel hırsız. Fakat Rahip Mathison onu evlat ediniyor. O günden snra Julie kasabanın en gözde kişilerinden oluyor. Tam anlamıyla değişiyor.

  Zack Benedict karısı Rachel'in beraber filminde oynadıkları Austin ile onu aldattığını öğreniyor. Diğer gün filmin tamamlanması için , Austin ve Rachel'in son sahnesine gelindiğinde senaryodaki silah gerçekten patlıyor ve Rachel ölüyor. Zack mahkemelerce suçlu bulunup 35 yıl hapse giriyor. 5 yıl sonra hapisten kaçmaya karar veriyor , hapishane müdürünü taşıdığı toplantıdan sonra fırsatı kolayıp kaçıyor.

  Julie , okulunda engellilerin basket oynamasını sağlamıştır. Bu yüzden müdürü ile çekişmiştir. Şimdiki projesi ise okumayı bilmeyen kadınlara okuma yazma öğretmektir. Bunun için sakat öğrencisinin zengin akrabasından destek almak için bir yolculuğa çıkıyor. Yolda mola verip kahve içtikten sonra arabasına giderken, arabasının yanında birinin çömeldiğini farkediyor. Bu kişi kaçkın ''Zack Benedict''tir , fakat Julie bunu yolun yarısında öğrenir.

  Sonrasında Zack mecburen Julie'yide yanına katmak zorunda kalır, rehine olarak. Colarado dağlarında arta kalan tek arkadaşının evini kullanır saklanmak için. O evde bir kaç olay olur Zack ve Julie arasında sonucundada birbirlerine aşık olurlar. Ama Zack Julie'nin iyiliği için bir süre sonra onu kasabasına geri yollar. Böylelikle Zack'in suç ortağı konumundanda çıkacaktır. Zack Julie'yi sevmektedir fakat Julie'ye bunu söylerse ömrünü onu beklemekle geçireceğini bildiği için giderken ona böyle bir şeyi aşk sanmamasını tavsiye eder. Julie çok kırılır. Fakat hala Zack'i sevmektedir.

  Julie kasabaya döndükten sonra yaptığı basın toplantısında Zack'in suçlu olduğuna inanmadığını söylemiştir. Colarada da yaşadıklarınıda bunun kanıtı olarak öne sürmüştür. Fakat Zack bunu  izleyemiyor çünkü o sırada kaçmakla meşguldür. Zack'in arkadaşı Matt ve Meredith bir gün Julie'ye Zack'tan haber getirirler ve hamile olup olmadığı öğrenmek isterler. Julie Zack'e ulaşmak için hamile olduğu yalanını söyler. Zack Julie ile irtibata geçip onu nasıl yanına aldıracağının planını anlatır. Fakat Julie'nin onu yanına gitmeden önce yapması gereken birşey vardır. Zack'in büyükannesine ulaşıp, Zack ile arasında düzeltmeyi sağlamak...

   Julie Zack'in büyükannesinin yanına gittiğinde büyük annesi kanıtlar öne sürerek Zack'in bir katil olduğunu, kardeşini öldürdüğünü söyler. Oysa Zack ona kardeşinin kendini vurduğunu söylemiştir. Büyükanne ısrarla Zack'in yaptığını ve onun ruh hastası olduğunu söylemiştir. Julie inanmak istemez, fakat eve gittiğinde haberlerde yıllar önce cinayet yerinde bulunan kişilerin Zack tarafından telefonla tehdit edildiğini ve Austin'in öldüğünü görünce şokk geçirir. Büyükanne onu arayarak Zack'in yerini söylemesi için yalvarır. Aileside bu yönde ona baskı uygularlar. Julie'de Zack'in tedavi görmesine inanır ve onu ele verir.

  Zack ile buluşacakları yerde Zack'i yakalattırır. Zack ise cebinde Julie'ye nişan yüzüğü getirmiştir. Bunu gören Zack'in sadist hapishane müdürü Julie'ye yüzüğü verirken ona teşekkür eder. Ve Zack yıkılır, ellerinden kurtulmaya çalışıncada hırpalanır. Julie bunu görünce adama saldırır ve bayılır. Sonraları Zack'in arkadaşı Matt'in dedektiflerince katil bulunur [Setteki bir kişininde ihbarı ile ]. Zack dışarı çıkar ama Juli'ye ulaşmaya çalışmaz.

 Julie'ye aşık olan FBI görevlisi, Zack'i buldurması konusunda Julie'ye baskı yaptıranlardandır. Julie'nin arkadaşı Katherine ona bu işi düzeltmezse Julie'ye hiç kavuşamayacağını söyleyince FBI ajanı Zack'in yanına gider, onunla konuşur ve ona Julie'nin basın toplantısı kaydını ve havaalanında adam saldırırken ki görüntüsünü verir, birde evden kaçıcakken annesine bıraktığı mektubu. Zack bunlrı gördükten snra Julie'nin yanına doğru yol alır ve Juli'ye kendini affettirir.

                                        ----- MUTLU SON ------

1 Ekim 2010 Cuma

Hayat Avucumdaki Kelebek



Yaşamak... Başı ve sonu belli bir hayatı baştan sona yaşamak... Hissetmek ne güzeldir yaşamı, ellerinle şekil vermek ona. Bilemek, yontmak ...

   Her birimiz bir sanatçı gibiyiz yaşam konusunda. Bir heykeltıraş gibi... Her birimizin belli bir tarzı var kendimize hitap eden. Belli bir şekli var hayatın ellerimizle, tırnaklarımızla, alın terimizle yaptığımız.  Bu yüzden ''Üstadım'' diyeceğim sizlere...

 ''Üstadım'' diyeceğim ''Ne zor bir zanaattır bu yaşamak... ''. Yıllarını verirsin güzel bir şey elde etmek uğruna. Yavaştan yavaştan özenerek işlersin hayatını. Bilirsin çünkü bu hayat ne kadar sana hitap etsede başkalarınında düşünce alanına girer, başkalarını da etkiler diye. Bir resim gibi...

  Hatta bazen sanatını başkaları uğruna bile şekillendirebilirsin. Bir anne gibi... Çocukları üstüne kuruludur her şeyleri. Bazı heykeller bir şahısın heykelidir mesela, o kişiye baktığınızda sadece onu görürsünüz. Bazı heykellerde vardır onlara baktığınızda ekstradan '' Şefkat, cesaret, azim... '' gibi öğeleri de görürsünüz. Öyle bir şeydir işte bahsettiğim.

  Güzeldir de aynı zamanda işlemesini bilirsen. Başkalarına dokundurtmazsan eğer sanatını. Yaptığın bir resme başkası tarafından atılan bir fırça darbesi senin ahengine uyar mı hiç ? Ne kadar özenerek yapsanda, ne kadar eski haline döndürmeye çalışsanda kimse görmese bile, sen görürsün o bozukluğu. O resime her baktığında kızarsın da sorumlu olana . En ufak bir şey hayatımızı, yaşamımızı veya yaşamamızı büyük ölçüde etkileyebiliyor bazen. Bizler azimli insanlar olarak vazgeçmiyoruz tabi yinede. Olmadı sil baştan başlıyoruz. ''Bembeyaz bir sayfa'' açıyoruz hayata. Bu sefer daha bir kararlı daha bir inançlı ve özenli oluyoruz.

  İnsan doğası gereği yaşamayı sever. Kim derse ki sıktı hayat, sıktı yaşamak diye, ölümle burun buruna gelindiğinde, bitmesin diye dua eder. Çünkü doyum olmaz hayatın güzelliklerine. İnsan ki en doyumsuz hayvan en bıkkın olduğu an bile tutunur aslında yaşamaya. Aklına güzel günleri getirir. Ne uğruna peki ? Biraz daha cesaret uğruna, yaşamak için...

   Elimizden kayarken hayat, film şeridi gibi gelir o an gözlerimizin önüne yaşadıklarımız... Kısacık gelir bizlere  ... O an uçup giden kelebek biz olmayız da hayatlarımız olur. ''Yeterince şekillendirmemiştim oysa hayatımı ben , daha tamamlamamıştım eserimi.'' deriz. Hüzünlü bir bitiştir...

  Kozadan çıkarken büyük bir coşkuyla karşılanan kelebek giderken de bir o kadar üzüntüyle veda eder bizlere. Bir kanat çırpışında ne anlamlar taşır oysa...

27 Eylül 2010 Pazartesi

Cozurtmayalım lütfen :)))

 Friendfeede bayadır kayıtlıyım. Çok sevdiğim bir ortam, bağımlılık yapan bir ortam. Sıcak bir kere , insan normalinden farklı olabiliyor orada. Çekinmeden sakınmadan dile getiriyor içindekileri. Kimi ailesine kin kusuyor , kimi çevresne, kimi minnettarlığını bildiriyor, kimi sevinçlerini paylaşıyor...

   Beni bu ortama katan sevgili arkadaşım Harun Güven dışında hiç biri ile yüz yüze görüşmemişimdir. Fakat dostluk var burda, snal da olsa öyle işte. Etrafımda bu ortamı bilmeyen arkadaşlarım bu ortama inanmıyorlar mesela. Sanal alemin adı çıkmış 9'a inmez 8'e misali...

  Friendfeed'den görmeden dost kazandıklarımda var mesela. Ama dostlar yani, dertleştiğim , güldüğüm konuştuğum, bildiğim kişiler. Mustafa gibi , Emre gibi yada Yusuf gibi...

  Bu blog yazımı Yusufa adayarak yazdım aslında. Çıkışımı ordan yapmalıydım belki de ama ilk olarak o ve onun gbileri ne derece samimi bulduğumu bilmesini istedim. Benimle ilgili yazı yaz dedi. Tanımıyorum seni huylu huyunca yanlış birşey derim olmaz ddim. Olsun sen yaz dedi. Samimiyetime güvenmiş olsa gerek...Gerçi hakkında kötü bir şey söyleyeceğimden değil. Tanıdığım kadarıyla iyi biri, olgun biri...

  İlk olarak Johnny ve Yusuf (nicki Cozurtma! idi ) feedimi alaya aldılar. Sonra Yusuf cozurttu biraz :D . Bende uyardım tatlı dille tabi kiiii. Sonra duygularımı paylaştım onunla. Yaşadığım acıyı paylaştım. Bana sorular sordu fromspringten Bitanecik babamla ilgili. Babamı paylaştığım arkadaşlarımdan biriydi. Çoğu insan acım var diye babamdan bahsetmemeyi yeğliyor. Oysa ben ondan bahsetmek istiyordum. Yusufa bahsettim, o da buna izin verdi. Teşekkür ediyorum bunun için... Başın sağolsun demedi sık sık , çünkü o kelime bana son duyduğum lafı hatrlatıyor, deşiyor yaramı iyice. Yusuf babam ile ilgili konuştu benle. Ne hissettiğimi konuştu, nasıl olduğunu, isyana kaçmamamı vs...

  Arkadaş olarak seçtiğim an o andı benim için. Bu kişi dedim sadece makarasına insan değil, benm moral bozukluğumuda dinler. Yeri gelir makarasınıda yapar. FF'deki diğer belli başlı arkadaşlarım gibi buda dedim. Kattım aralarına Yusufu da ...

  Bana yaz dedin Yusuf yazdım :) . Bunlar samimi şeyler , umarım eksik birşey yazmamışımdır yada yanlış ... Teşekkür herşey için... :)

13 Eylül 2010 Pazartesi

Sevdiğim şiirlerden seçmeler ...

Bugünde beğendiğim şiirleri paylaşmak istiyorum...

HERKES ÖLDÜRÜR SEVDİĞİNİ

Oysa Herkes Öldürür Sevdiğini
Kulak verin bu dediklerime
Kimi bir bakışıyla yapar bunu

Kimi Dalkavukça ...sözlerle
Korkaklar Öpücük ile öldürür
Yürekliler kılıç darbeleriyle

Kimi gençken öldürür sevdiğini
Kimi yaşlıyken
Şehvetli ellerle boğar kimi
Kimi altından ellerle
Merhametli kişi bıçak kullanır
Çünkü bıçakla ölen çabuk soğur.
Kimi yeterince sevmez,kimi fazla sever
Kimi satar kimi de satın alır;
Kimi gözyaşı döker öldürürken,
Kimi kılı kıpırdamadan
Çünkü Herkes öldürür sevdiğini...
OSCAR WİLDE

SENİ SAKLAYACAĞIM

Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde Şarkılarımda, sözlerimde.
 Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde.
 Sen göreceksin duyacaksın
Parıldayan bir sevi sıcaklığı,
Uyuyacak, uyanacaksın.
 Bakacaksın, benzemiyor
Gelen günler geçenlere,
Dalacaksın...
 Bir seviyi anlamak Bir yaşam harcamaktır,
Harcayacaksın.
 Seni yaşayacağım, anlatılmaz,
Yaşayacağım gözlerimde; Gözlerimde saklayacağım.
 Bir gün, tam anlatmaya...
Bakacaksın, Gözlerimi kapayacağım...
Anlayacaksın.                                     
   ÖZDEMİR ASAF

8.10 VAPURU
Sesinde ne var biliyor musun?
 Ev dağınıklığı var
 İkide bir elini başına götürüp
 Rüzgarda dağılan yalnızlığını
 Düzeltiyorsun...

Sesinde ne var biliyor musun?
 Söyleyemediğin sözcükler var
Küçücük şeyler belki
...Ama günün bu saatinde
Anıt gibi dururlar

Sesinde ne var biliyor musun ?
Söylenmemiş sözcükler var...
CEMAL SÜREYA

BEN SENDEN ÖNCE ÖLMEK İSTERİM
Ben senden önce ölmek isterim.
Gidenin arkasından gelen
gideni bulacak mı zannediyorsun?
Ben zannetmiyorum bunu.
İyisi mi,beni yaktırırsın,
odanda ocağın üstüne korsun
içinde bir kavanozun.
Kavanoz camdan olsun,
şeffaf, beyaz camdan olsun
ki içinde beni görebilesin
Fedakarlığımı anlıyorsun
vazgeçtim toprak olmaktan,
vazgeçtim çiçek olmaktan
senin yanında kalabilmek için.
Ve toz oluyorum
yaşıyorum yanında senin.
Sonra, sen de ölünce
kavanozuma gelirsin.
Ve orada beraber yaşarız
külümün içinde külün
ta ki bir savruk gelin
yahut vefasız bir torun
bizi ordan atana kadar...
Ama biz
o zamana kadar
o kadar
karışacağız
ki birbirimize,
atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
yan yana düşecek.
Toprağa beraber dalacağız.
Ve bir gün yabani bir çiçek
bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
sapında muhakkak
iki çiçek açacak :
biri sen
biri de ben.
Ben daha ölümü düşünmüyorum.
Ben daha bir çocuk doğuracağım
Hayat taşıyor içimden.
Kaynıyor kanım.
Yaşayacağım, ama ,çok, pek çok,
ama sen de beraber.
Ama ölüm de korkutmuyor beni.
Yalnız pek sevimsiz buluyorum
bizim cenaze şeklini.
Ben ölünceye kadar da
Bu düzelir herhalde.
Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bugünlerde?
İçimden bir şey :
belki diyor.
NAZIM HİKMET

ÇAĞRIŞIMLAR
Çok küçük bir yalanı
Çok büyük bir orantıda
Dinlediniz mi..

Çok büyük bir yalanı
Çok yalın bir doğrultuda
Söylediniz mi..

Gecikmiş bir gizlemi,
Birikmiş bir özlemi
Sakladınız mı..

Gelmeyecek bir gideni,
Olmayacak bir nedeni
Beklediniz mi..

Bir gerçeği erken,
Bir açlığı tokken
Anladınız mı..

Hep mi hep ölecekmiş gibi,
Hiç mi hiç ölmeyecekmiş gibi
Yaşadınız mı..

Yalanı sürmeye sürmeye,
Yanlışı görmeye görmeye
Sakladınız mı..

Doğruluğun yönünde,
Doğruların önünde
Aklandınız mı..

Ortamsız bir yaşamda,
Yaşamsız bir ortamda
Harcandınız mı......

Özdemir ASAF